webnovel

Çöl Aslanı

Genç Hassad, Hammerfell diyarında Sentinel şehrinde küçük bir Kızılmuhafız ailesinde dünyaya geldi. Annesini doğumundan birkaç gün sonra yitirmişti. Babası bir denizciydi. Onu da okyanusta çıktığı bir iş gezisinde gemisinin alabora olması sebebiyle 1,5 yaşındayken kaybetmişti. Öksüz ve yetim kalan Hassad'a dayısı sahip çıkmıştı. Anne ve baba şefkati ile sevgisinin eksikliğine rağmen dayısının kucağında mutlu bir çocukluk geçirdi. Hassad gezmeyi çok severdi. Serpilip büyüdüğünde hayatını değiştirecek bir seçim yaparak dayısının yanındaki rahat hayatını bırakıp maceracı olmaya karar vermiş. Dayısı, Hassad'ın bu kararına saygı duymuş ve hatta onu desteklemiş. Yardım olarak ona bir kese altın verdikten sonra vedalaşmışlar. Ardından Hassad'da bu parayla şehirden büyük bir at ve gösterişli bir eyer aldıktan sonra hiç tanımadığı ıssız Alik'r Çölü'nde yolculuğa çıkmış. Çöl kurtlarının saldırısına uğramış ve onlardan güçbela kurtulduktan sonra köle tacirlerinin eline düşmüştü. Ancak onlardan bir şekilde kaçan Hassad fedakar atı ile tekrar yola düşmüştü. Derin bir vadiyle karşılaşan Hassad vadiye inen uçurumun kenarında mola verip dinlenerek güneşin doğmasını beklemeye başlamış. Burayı aşıp yolculuğuna devam etmekte kararlıydı....

PenetratorGod · Video Games
Not enough ratings
9 Chs

VI - DASMIR'IN MACERASI

Yer:

Balyoz Yurt, Alik'r Çölü, Kum Altın Köyü

Tarih:

Tirdas, Last Seed'in 22. günü 4E 201

Dasmir anlatıyor, Hassad dinliyordu:

"Zaadia hiç kuşkusuz ruh cemaatindendi. Ama insan kılığına bürünmüştü. Bunu daha önce bilmiyordum. Köyde de böyle olduğunu bilen yoktu. Başıma aldığım darbeyle bayıldıktan sonra hayaletler beni yer altındaki vadilerine götürmüş ve ateşle dolu bir mağaraya koymuşlar.

Bedenimin her tarafından ateş yükseliyor, ama yanmıyordum. Çektiğim acıdan öleceğimi sanıyordum. Ancak ölmüyor, sürekli çığlık atıp yardım istiyordum. Annemi, rahmetli babamı, ailemi çağırıyordum! Ama sesimi duyan yoktu. Bazen kör olduğumu hissediyor, hiçbir şey göremiyordum. Bazende sağır olduğumu sanıyor, hiçbir şey duyamıyordum. Kimi zaman kulağım açılıyor ve bir takım sesler işitiyor, ama konuşmaları anlamıyordum.

Bunların ruhların sesleri olduğunu biliyor, kulaklarımı tıkayıp imdat diyordum. Sürekli ağlıyordum. Sonunda aklım başımdan gitti ve havale geçiyormuş gibi kendi kendime anlamsız şeyler söylemeye başladım. Yorgunluktan susuncaya kadar böyle sürdü. Sonra aynı korkunç sesleri tekrar işitmeye başlıyordum. O ateş vücudumun her tarafında çıkıyor, ama beni yakmıyordu. Acılarım bir türlü son bulmuyordu. İşkencem bitmiyordu.

En sonunda direnmekten vazgeçip sakinleştim ve sessizce ölümü beklmeye başladım. Yakalandığım günden beri gözüme uyku girmemişti. Başımı koyabileceğim bir yastık bile yoktu. Kolumu yastık yaparak uyumak istedim. Ama başımı koluma koyar koymaz acı içinde kıvranarak çığlık attım.

Birgün mağaraya biri girdi ve ' İlahlara şükürler olsun, dünyaya döndün' dedi. Adamın yüzüne dikkatle baktım. Tanıdık biri değildi. Üstüne baktığımda daha önce hiç görmediğim şeyler gördüm. 'Neredeyim? Sen kimsin?' diye sordum. Yabancı kahkaha attıktan sonra şöyle dedi: 'Sakin dur ki iyileşesin! Yoksa eskisinden daha beter olursun!'

'Az önce hayaletler ülkesinde miydim? Peki şimdi neredeyim?' Adam daha uzun bir kahkaha attıktan sonra 'Yine saçmalamaya başladın! Sus, konuşma!' dedi. İşte o an bu adamın kim olduğunu anladım. Bu adam, aynı senin gibi iyi kalpli hayaletlerdendi. Ayılmam için beni oraya taşıyan ruhtu.

Eğer beni orada kötülerin arasında bıraksaydı kurtulmam imkansız olurdu. Mağaranın dışında birkaç kişinin daha bulunduğundan emindim. Daha sonra onları da gördüm, çirkin yüzlü kaba insanlardı. O sırada mağarada değillerdi. Döndüklerinde üstüme üşüştüler. Beni taciz ettiler. Sonra bana tecavüz etmeye yeltendiler. Ancak konuştuğum adam onları engelledi. Ardından beni koruyan adam bana tuhaf sorular sormaya başladı.

Bu sorulara verecek cevabım yoktu. 'Altını nerede buldun?' 'Hazineye giden yolu biliyor musun?' 'Sakladığın altınları almaya gitmek istemez misin?' İlk anda hazineyi arama hırsımın geçip geçmediğini öğrenmek istediklerini düşünmüştüm. Ama onlara doğru cevap verecek kadar da saf değildim.

Bunu anladıklarında beni mağarada hapsetmeye devam ettiler. Bazen beni mağaraya bağlayıp gidiyor, birkaç saat sonra yanlarında para ve eşya ile dönüyorlardı. Başka biri görse hayalet değil yol kesen hırsız olduklarını düşünürdü."

Hassad, Dasmir'i dinledikçe onun ne kadar saf ve batıl inançlı bir kız olduğunu daha iyi anlıyordu. Onun bu yanlış inançlarını düzeltmek istiyor, ama inanılmaz macerasını anlatmayı bitirinceye kadar kendini tutuyordu.

Dasmir, yaşadıklarını anlatmayı devam etti:

"Haftalar, aylar boyu o mağarada hapis kaldım. Artık hayaletlerin hizmetkarı olmuştum. Onlara yemek yapıyor, bulaşıklarını yıkıyor, yataklarını temizliyordum. Ama kaçmak için fırsat kolluyordum. Bir gece bağrışma sesleriyle irkildim. Gözlerimi açtığımda beni rahatsız eden o iki ruhun beni onlardan koruyanı uykusunda boğazladıklarını gördüm. Daha sonra sıranın bana geldiğini düşündüm. Fakat beni öldürmek yerine ırzıma geçtiler. Bu günlerce sürdü.

Sonra mağaranın civarında sizi gördüm! Çok rahatlamış ve kurtuluşumun yaklaştığını hissetmiştim. Sonra sizi de yakalayıp o lanetli mağaraya tıktıklarını gördüm. O gece çok uykuluydum. Rüyamda bana görünüp kaçış yolunu gösterdin. Sonra beni bırakıp gittin.

Uyandığımda yoktun. İki hayalet seni bulamayınca çılgına döndüler ve seni aramaya çıktılar. Beni unutmuşlardı. Ben de fırsatı ganimet bilip kaçtım. Sabaha kadar bir kayanın altında saklandıktan sonra köye giden yola koyuldum. Ama dağın eteğine yaklaşınca başıma gelenleri hatırladım ve öbür yoldan gitmeye karar verdim. O yolda ilerlerken bu atı gördüm. Ona binerek Kum Altın'a döndüm..."