webnovel

YENİ OKUL

Korku... Ne çok tesiri altına alıyor bizleri.

Hepimizin bir korkusu vardır mutlaka. Başaramamaktan korkarız. Gerçeklerden korkarız. Birilerine yenilmekten korkarız. Birilerini kaybetmekten korkarız.

Herkes mutlaka bir şeylerden korkar.

Ben de korkuyorum. Herkesin cesur kız diye bildiği ben de çok korkuyorum. Öyle bir bilinmezin içindeyim ki şuan da bu belirsizlikten korkuyorum. Karşıma çıkacak gerçekten korkuyorum. Aradığımı bulamamaktan korkuyorum. Kaybetmekten çok korkuyorum.

Ben şuan tüm bu korkularımın yuvasında, kardeşimin okulundayım. Bir yığın alaycı, sahte, meraklı bakışlarla beni süzen simalara bakıyorum. Bir tarafta kümelenmiş burslular diğer tarafta kahkahalar atarak birbirlerine bir şeyler anlatan arada bana kaçamak bakışlar atan zenginler.

Kafamın içinde birçok soru var? İçlerinden yalnızca biri cevaplayabilir. Kardeşim nerede? Ne oldu ona? Kim zarar verdi? İçlerinden biri cevaplayacak bu sorularımı. Ama hangisi? Hanginiz?

6 ay önce...

"Ayyy çok heyecanlıyım! Acaba kazandık mı?"

Gizem bana dönüp şaşkınca bakakalmıştı.

"İnanamıyorum sana abla ya! Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsun? Ben her an heyecandan ölebilirim halbuki."

Onun bu haline gülmeden edemedim. O hep böyleydi işte. Duygularını en dip noktalarda yaşayan ama öyle kolay kolay da herkese gösteremeyen biriydi. Ben görürdüm. İçindeki saadeti de enkazı da. O benimkileri göremezdi ama. Çünkü ben herkesin tabiriyle kapalı kutuydum. Bunun, bazıları beni oldukça nemrut yaptığını bazılarıysa bir gizem kattığını söylerdi. Açıkçası kimsenin ne söylediği umurumda bile değil. Ben böyleydim ve halimden de çok memnundum.

"İnşAllah ikimiz de kazanmışızdır ya!"

Kardeşimin lafıyla dalgınlığımdan sıyrıldım.

"Kazanamazsak kazanamayalım. Ne önemi var ki? Alt tarafı bir okul. Dünyanın sonu değil ya."

Gizem bu sefer de inanamaz biçimde baktı bana.

"Alt tarafı bir okul mu? Orası mükemmel bir okul. Herkes böyle bir okulda okumak ister. Eğitimiyle, ortamıyla, imkanlarıyla oldukça harika bir okul. Ben de" (yüzü düşmüştü bir an) "kızlardan ayrılmak istemem ama öyle ya da böyle ayrılacağız zaten. On sekizimize girdiğimiz anda yurttan kovulacağız."

Haklıydı aslında. Kendimizi bildik bileli bu kimsesizler yurdunda olmamıza rağmen ömrümüzü burada sonlandıramazdık. Hayatımızı kurmak zorundaydık en nihayetinde.

"Açıklanmış!!!"

Çığlık atarcasına sesini yükseltmesiyle bir an yerimde sıçradım. Evlilik teklifi alsa bu kadar heyecanlanmazdı her halde.

Önce kendi sayfasına girdi. Ama heyecandan bakamıyordu bir türlü.

"İstersen ben bakayım" deyip aldım bilgisayarı elinden.

Ben sonuca bakarken o da heyecandan tırnaklarını yemeye başlamıştı. Sonucu okudum. Yüzüm düştü. Onun da yüzü düştü benimle. Sonra sinsice gülüp:

"Kazanmışsın" dedim.

O ise çığlık atıp zıplayarak bir yandan tüm yurdu yangın mı var korkusuyla başımıza toplarken diğer yandan da:

"Of abla ya çok kötüsün" deyip duruyordu.

Ama mutluydu. Onun mutluluğuna kahkahalar atarak ben de eşlik ettim. Herkes neden kardeşimin manyak gibi çığlık attığını öğrendikten sonra kimisi söylenerek odasına gitmiş kimisi ise kardeşimi tebrik etmişti.

Bir süre sevindikten sonra ciddileşti.

"Hadi şimdi de seninkine bakalım. İtiraz istemiyorum ben bakacağım."

Ben daha ağzımı açamadan bilgisayarı alıp benim sayfama girdi.

"Oranın yatılı yurdu varmış. Kim bilir nasıl eğleneceğiz beraber?"

Bir süre sayfamı inceledikten sonra yüzü düştü. Bir an onun da bana şaka yaptığını düşündüm. Ama bilgisayarı kendime çekince anlamıştım nedenini.

"Kazanamamışım" diye mırıldandım.

Açıkçası yalan değil üzülmüştüm cidden. Ama okulu kazanamadığıma değil. Kardeşimden ayrılacak olmama üzülmüştüm. İkimiz de üzgünce birbirimize baktık.

...

Yaklaşık yarım saattir ikimiz de yurdun önündeki bankta oturup denizi seyrediyorduk. Gizem:

"Gitmeyeceğim o okula" dedi.

Bu lafı duyar duymaz:

"O nasıl söz öyle. Hani bu okula gitmeyi çok istiyordun" dedim kaşlarımı çatarak.

"Ama ben seninle gitmek istiyordum abla. Orada tek başıma ne yapacağım?"

Başını omzuma koydu. Ben de başımı onun başının üstüne koyup yeniden karşıdaki denize baktım.

"Bir başına olmayacaksın Gizem. Orada da arkadaşların olacak. Hem... sen dememiş miydin sonuna kadar beraber olamayacağız diye?"

"Ben yurtta kaldığımız kızları kastetmiştim ama."

"Bu durum bizim için de geçerli. Artık çocuk değiliz büyüdük. Zamanı gelince istesek de istemesek de ayrılacağız. İşimizle, gücümüzle, ailemizle ilgileneceğiz."

"Hani sadece biz birbirimizin ailesiydik. Ben başkasını istemiyorum aramızda."

"Çocuklaşma Gizem. O okula gideceksin dedim o kadar."

"Ama..."

"Aması falan yok. O okul senin geleceğin için çok önemli. Ben de yurdun yakınındaki bir okulda okuyacağım üstelik. Benim düzenim pek de değişmedi yani. Mühim olan senin yeni düzenine alışman. Bunu da arkadaşların sayesinde yapacaksın."

"Abla..."

"Konu kapanmıştır."

Birbirimize sokulup kendi düşüncelerimize daldık. Çok zaman değil sadece bir buçuk ay sonra birbirimizden ayrılacaktık. Her geçen günümüzü doya doya beraber geçirmeye çalıştık.

...

O gün geldiğinde küçük bir kutlama yapmıştık Gizem adına. Bunu hem başarısından ötürü hem de moralini biraz olsun düzeltmek için yapmıştık. Ben kendimi zor da olsa tutuyordum. Ama bu onun için kolay değildi. Mutsuzluğu her halinden okunuyordu.

Okulun önüne geldiğimizde vedalaşma vaktimiz de gelmişti artık. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Gizem de öyle. Zoraki bir şekilde gülümseyip ona bir paket uzattım.

"Al bakalım."

"Bu ne abla?"

"Aç da gör."

Paketi açtığında içinde mor kaplı bir defter buldu.

"Günlük" diyerek açıkladım. "Bu okulda geçireceğin vakitleri yazarsın. Dilerim ki bu defter mutlu anlarınla dolar taşar. Hayatının en özel anlarını burada geçireceksin. Yeni bir okul, yeni bir hayat, yeni arkadaşlar... Bambaşka bir yer burası. Eminim ki çok kısa sürede alışacaksın buraya."

İkimiz de taşmaya hazır gözyaşlarımıza rağmen gülümseyip sıkıca sarıldık birbirimize. Bir süre öyle kaldıktan sonra işi daha da zorlaştırmamak için ayrıldım kardeşimden.

"Hadi gir artık içeri."

Bavulunu alıp arkasını dönerek yürüdü. Hıçkırık seslerinden ağlamaya başladığını anlamıştım. Benim de gözyaşlarım dökülüyordu. Ama sessizce. İçimden bir şeyler kopup gidiyordu o okula sanki.

...

Bir süre dışarıda dolaştım. Yurda gitmek işkence gibi geliyordu bana. Çünkü orada kardeşim yoktu. Ve onun boş yatağını, masasını görmek daha da çok canımı yakacaktı.

O yüzden bir süre banklardan birine oturup denizi seyrederek sessizce ağladım. Hava kararınca ise el mecbur yurda döndüm. Bu duruma öyle ya da böyle alışmalıydık sonuçta. Üzülmenin kimseye faydası yoktu.

Yurda geldiğimde kimseyle konuşmayıp doğruca yatağa girdim. Yemek saatinde bile çıkmadım yataktan. Sabaha kadar tavana bakıp durdum.

...

Sabah olduğunda yataktan kalkıp lavaboya gittiğimde aynada uykusuzluktan kahverengi gözlerimi çevreleyen mor halkalarla karşılaştım. Hiç uyumamanın sonucu bu oluyordu işte. Her ne kadar bir yere gitmeye halim olmasa da okula gitmek zorundaydım. Dün zaten kardeşimi yeni okuluna bıraktığım için ekmiştim okulu. Ama bir daha aynısını yapamazdım. Hem belki dersler, ödevler derken biraz olsun kafam dağılırdı kim bilir.

Böyle diyerek gittim okula. Günlerim okuldan yurda yurttan okula diye geçiyordu. Benim için çok da farklı bir durum değildi bu. Tek fark artık yanımda kardeşim yoktu o kadar.

Neyse ki hafta sonu gelmiş çatmıştı. Hafta sonunun gelmesine bu kadar sevinmemin sebebi tabi ki de okula gitmeyecek olmam değildi. Kardeşimle görüşecektim. Günlerdir telefon dışında birbirimizden haber aldığımız yoktu. Epey özlemiştik birbirimizi.

Üstümü giyinip sözleştiğimiz çay bahçesine gittim. Ben geldikten bir süre sonra Gizem de geldi. Sıkıca sarıldık birbirimize. Ayrılıp da sandalyelere oturduğumuzda hasret kaldığım yüzünü inceledim.

Çok mutsuzdu. Masmavi boncuk gözleri kızarmış hatta feri gitmişti. Ayrıldığımız ilk gün bile böyle değildi. Bir şeyler vardı onda.

"Görüşmeyeli nasılsın bakalım" diye sordum.

"İyi" dedi.

Ama öyle bir dedi ki o iyinin altındaki aslında çok kötüyümü anlamamak için aptal olmak lazımdı. Ama belli ki söylemek istemiyordu. Üstelemeyip konuyu değiştirdim.

"Okula alışabildin mi?"

"Hı hı."

Yine burukça söylemişti. Biraz konuştuktan sonra ayrıldık birbirimizden. O gün aklım hep ondaydı. Ne olmuştu da bu hale gelmişti?

Sonraki hafta sonlarında da aynısını yaşıyorduk. Ben ona okulla ilgili, iyi olup olmadığıyla alakalı sorular soruyordum o ise birkaç tek düze lafla geçiştiriyordu beni. Bu durum hiç hoşuma gitmemişti. Ama elimden de bir şey gelmiyordu. O cıvıl cıvıl etrafa neşe saçan kardeşim gitmiş yerine iyice içine kapanmış, hayattan bezmiş, solgun yüzlü bir kız gelmişti. Görüştüğümüz her hafta bunu daha da iyi anlıyordum.

Onun bu haline daha fazla dayanamıyordum. Bir sonraki görüşmemizde tekrar soracak ve öyle ya da böyle nedenini öğrenecektim.

O gün geldiğinde yine her zamanki yerde bekledim onu. Bir süre sonra geldi. Bu sefer üzgün değildi. Aksine çok mutluydu. Gözlerinin içi gülen, etrafa gülücükler saçan, hayat dolu, cıvıl cıvıl kardeşim geri gelmişti. Hatta eskisinden bile daha mutluydu. Önceki mutsuzluğu gibi şimdiki aşırı mutluluğu da tuhaf gelmişti bana. Ama yine sorduğumda geçiştirmişti beni. Ne olmuştu da kardeşime ne üzüntüsünü ne de sevincini benle paylaşmaz hale gelmişti.

Önümüzdeki birkaç hafta da anlam veremediğim bu mutluluğu çözmeye çalışmakla geçmişti.

Bir gece telefonum çaldı. Arayan Gizem'di. Bir şey olduğu korkusuyla açtım telefonu.

"Gizem bir şey mi oldu ablacığım?"

"Yok ablacığım bir şey olduğu yok. Sadece bu hafta sonu buluşuyoruz değil mi? Onu sormak için aramıştım."

Her hafta sonu zaten buluşuyorduk. Bunun için önceden arayıp da teyit etmişliği yoktu şimdiye kadar. Ayrıca niye sesi bu kadar neşeli geliyordu? Karde��im için bile bu kadar neşe ilginç ve fazlaydı. Gizem:

"Hafta sonunu iple çekiyorum abla. Çünkü sana bir sürprizim var. Hatta iki sürprizim var."

O böyle söyleyince meraklanmıştım.

"Ne sürpriziymiş bu?"

"Adı üstünde abla sürpriz. Söyleyemem. Yalnızca şu kadarını bil duyunca çok şaşıracaksın. Yüreğine inmezse iyidir. Özellikle birisi hiç tahmin etmeyeceğin bir şey."

"Gizem iyice meraklandırıyorsun beni? Neymiş bu iki sürpriz?"

"Hafta sonunu bekle."

Bir şey dememe fırsat kalmadan kapatmıştı telefonu. Neydi bu şimdi? Beni bu kadar şok edecek ne söyleyebilirdi ki? Şimdi uyu uyuyabilirsen.

...

Hafta sonu yine aynı yere gittim. Kardeşimi bekledim durdum ama gelmedi. Hiçbir buluşmamıza gecikmemişti şimdiye kadar. Telefonla aradım ama telefonu da kapalıydı. Endişelenmeye başlamıştım. Yaklaşık bir iki saat daha bekledim. Tam masadan kalkıp okuluna gidecekken telefonum çaldı. Bilmediğim bir numaraydı.

"Alo?"

"Kiminle görüşüyorum?"

"Ben Sinem. Asıl siz kimsiniz?"

"Siz Gizem'in ablası mısınız?"

Gizem'in adını duyunca panikledim.

"Evet de siz kimsiniz beyefendi?"

"Ben Baş komiser Serhat. Karakola gelmeniz gerekiyor."

Karakol mu? Ne demek oluyordu şimdi bu? Kardeşim şimdiye kadar sakız bile çalmadı. Karakolla ne alakası olabilirdi ki?

Apar topar kalkıp belirtilen karakola koşturdum. Allah'tan ki yakındı. Karakola varır varmaz nasıl içeri girip soluk soluğa kendimi komiserin yanında bulduğumu hatırlamıyorum bile.

Komisere kardeşimi sordum. O bana kardeşimin üç gündür kayıp olduğunu söyleyince tüm dünya başıma yıkıldı. Kardeşim kayıp mıydı? Hem de üç gündür. Yani benimle konuştuktan hemen ertesi günü mü kayıplara karışmıştı?

Komiser bana bir şeyler soruyor ama ben hiçbirini anlamıyordum. Şoktaydım hala. Neredeydi kardeşim? Bir yere gitmiş olsaydı bu kadar habersiz bırakmazdı. Benim endişeleneceğimi bilirdi.

Kafamda bir yığın soru işaretleriyle terk ettim orayı. Günlerce karakoldan bir haber gelmesini bekledim. Oysaki günler, haftalar hatta aylar geçmesine rağmen tek bir haber bile yoktu. Çıldırmamak elde değil!

Etrafımdakiler beni teskin etmeye çalışsalar da işe yaramıyordu. Kardeşimin başına ne geldiğini düşündükçe aklıma öyle kötü kötü şeyler geliyordu ki boğulduğumu hissediyordum.

Etrafımdakiler artık umudunu kes diyordu. Polisler dosyayı kapattıklarını, kayıtlara kayıp diye geçeceğini söylediler. Bilgisayardan kardeşimin okuduğu okulun sitesine girdiğimde duyuru bölümünde bir kişilik boş kontenjan olduğu yazılıyordu. Yani onlar da vazgeçmişlerdi kardeşimden.

Zaten ne geldiyse başımıza kardeşim bu okula gittikten sonra geldi. Hali tavrı bile değişmişti. Bu okulda mutlaka bir şeyler var. Madem ki kimseden bana hayır yoktu o zaman kendi başımın çaresine yine kendim bakacaktım. Bu gizemi çözecek ve kardeşimi bulacaktım.

2 gün sonra...

İşte şimdi buradaydım. Kardeşimin okulunda. Dışarıdan okulun binasına baktım. Altın harflerle adı yazılı, önünde bir takım heykeller olan oldukça şatafatlı bir yerdi. Bu aşırı gösterişten, sahtelikten midem bulanmıştı.

Yavaş yavaş girdim içeri. Öğrenciler dışarıda birbirleriyle konuşuyorlardı. Hepsi de tek tek beni süzmeye başladı. Kapının önünde kumral ela gözlü bir kız yanındaki biri kahverengi diğeri yeşil gözlü iki sarışın kıza ojeli tırnaklarını gösteriyordu. Bir bankta kumral ve bal rengi gözleri olan bir çocuk yanındaki esmer, kömür gözlü çocuğa bir şeyler anlatıyordu. Duvarın dibinde siyah uzun saçlı ve zeytin gözleri olan bir kız elinde kitap okuyor, ayaktaki kızlardan esmer olan karşısındaki onun gibi esmer bir çocuğu azarlıyordu. Yanlarında duran sarışın kız gök mavisi gözlerini kıyafetinde gezdiriyor, üstüne duvardan bulaşan tozları siliyordu. Okulun merdivenlerinde kumral, yeşil gözlü bir kız ve kestane rengi saçlarıyla gözleri olan bir çocuk oturmuş konuşuyorlardı. Başka bir yerde kömür siyahı saçları olan bir çocuk yeşil gözlerini elindeki şiir kitabına odaklamış bir şekilde başka dünyadaydı.

Derken onlara baktığım için önümü göremeyip birine çarptım yürürken. Masmavi gözlerini bana diken kumral çocuk önce bana şaşkınca sonraysa sinirlice bakıp beni kenara iterek ardına bile bakmadan yürüdü.

Az evvel gördüğüm çocuklardan birini tartaklamaya başladı. Öğrencilerden bir kısmı bu durumu hiç görmemiş gibi davranırken diğer kısmı işlerini güçlerini bırakmış bu anı izleyerek gülüyorlardı.

Allah'ım ben nereye düştüm böyle?

Bölümlerin tamamını bu siteden okuyabilirsiniz.

https://www.wattpad.com/user/ruzgar_gullu

Your gift is the motivation for my creation. Give me more motivation!

Creation is hard, cheer me up!

I tagged this book, come and support me with a thumbs up!

Like it ? Add to library!

Have some idea about my story? Comment it and let me know.

18aysuncreators' thoughts